Parmağımın ucunda…
O yaşsız göz…Sözcüksüz dudaklar… İçe atılan dile gelmeyen
duyguların, henüz doyulamayan bir kucaklamanın, sonsuz karanlığın derinliğinde
nefessiz kalan bir sevgiliye dokunamayışın… O nefessizliğin nefese dönüşmesinin
bir yolu olmalıydı…
Çamur önce avuç içleriyle yoğruldu,sonra parmaklar dokundu
kaybedilene dokunur gibi. Yüklendi tüm duyguları parmak uçları . Bir beden yapıldı göğe uzanan… Sonsuzluğun
derinliğinden gökyüzüne uzanan bir gövde gibi…
Eller buluştu tekrar çamurla… Minik dokunuşlarla şekillendi
o sonsuz uykunun yatağı. Özenle yerleştirildi beden sonsuz uykunun yatağına… İki
kol uzandı yumuşak yatağından gökyüzünü kucaklarcasına… Artık nefessiz değildi…
O minicik yüreğe sığmayan, gözünden akamayan, dudağından
dökülemeyen sevgi parmak uçlarında şekil buldu. Dal dal yaprak yaprak çiçeğe
dönüştü. Artık nefes alan gövdenin yattığı sonsuzluk yatağı içinden dışına
kocaman çiçekler sarmaladı… Kuru bir yaprak örttü en son sonsuz uyku yatağında
yatan babanın ayaklarına… Üşümüyor artık. Mezarın üstü ise açık bırakıldı
rüzgarların esintisine, gökyüzünün rengine…
Bütün kelimeleri, gözyaşını yüklenen parmak uçları… Akıttı
gözyaşını, açtı kilitli dudakları sessiz dokunuşlarla işledi toprağı,
dönüştürdü içindeki her şeyi… Kalbinde bir yangın sonrasının hüznünü, bir
yağmur serinliğinin ferahlığını hissetti o mübarek eller… Bir karanlık yangında
kaybedilen nefessiz kalmış bir babanın nefesi olan öpülesi o mübarek eller… İki
avucunun arasında sundu armağanını…
21 Temmuz 2014-İzmir
Sevgi Koşaner
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder