Süleyman Bulut'la " Kim Söyleyebilir
Kim Söyleyemez" 21 Ağustos 2014/Soma
Bu sabah İzmir trafiğinde bir sıkışıklıktır gidiyor. Soma
Otobüsü otobanda sıkışınca gecikti. Akhisar Otobüsüyle yola koyuldum. Süleyman
Bulut bir gece önceden gelmişti Soma’ya ÇYDD nin konuğu olacaktı bu sabah.
TUDEM den etkinlikte kullanılacak kitapların merkeze
ulaştığı bilgisiyle rahatlayarak sabahın hallerini seyre daldım yolboyunca… Elimde
bir parça simit dilimde bir yanıltmaca;
Simitleri
susamlatsak da mı satsak,
Susamlatmadan mı
satsak;
Yoksa susamlatmadan
satsak da,
Satın alanlara mı
susamlatsak ?
Yanıma Gülümser
oturdu, yeşil gözleri, sürekli canım diyen diliyle… Bir parça simit uzattım.
“Yok canım ben erken kahvaltı ettim” dedi. Bubasıyla
konuştu telefonda, ineceği yeri öğrendi. Sonra bana döndü, “Hacıramanlı" da iniyorum hep bugün bubam Saruhanlı’ya gitmiş te, beni de
oradan alacak. Gelin geldim İzmir’e beş yıl oldu. Zor oldu alışması, uzak geldi
önceleri ama şimdi alıştım işte gelip giderken”. Yeni otobüs sistemi şaşırtmış
onu bugün. Karıştırmış yolları biraz. Evlilikte oturmuş zatenJ İkisinin de ikinci
evliliği imiş. Kocası çalışmasına izin vermiyormuş. Bir izin verse çalışacak, “İnsan
isteyince her bi işi öğrenirmiş zaten”.
Ama kocası kıskançmış, “Aslında işine
gelmiyor ya” diye ekledi…“Ah bu ülkenin kadınları” diye geçirdim içimden… İsteseler
nasıl güzel bir dünya yaratabilirler o içlerindeki gizli güçle…Gözüm tarlalarda bir yandan. Tütünlerin uç kırımları da
yapılmış çoğu tarlada. Çiçekleri tohuma bırakılmış. Birkaç üzüm bağının yanında
serilmiş üzüm görüyorum. “Aaa bağ bozumu başlamış burada da” diyorum. Gülümser
bakıyor yüzüme “Bağ nasıl bozulurmuş ki?” diyor. “Üzümler toplanmaya başlamış” diyorum. “Ha diyor iki üç gün oldu başlayalı.
Haftaya daha çok görürsün. Sen şehirlisin nerden biliyon ki bunları canım ya?…”
Anlatınca “Bak gördün mü hemşeriymişiz de seninle canım. Ben de Manisa’nın
köyündenim zaten.”.Saruhanlı’da benzin istasyonunda indi Gülümser “Hadi sana
iyi günler canım, görüşürüz” diyerek…Yol boyu değişikliklerden biri de Akhisar’dan Soma’ya dönen
yolun asfaltlanmaya başlanmasıydı. Epeyce kısmı bitmiş. Yolculuğu rahatlatmış
biraz bu.
Soma’ya öğle saatlerinde vardığımda Süleyman Bulut’un ben
hazırım mesajıyla koşturarak ÇYDD Eğitimevine ulaştım. Kaymakam Bey yoldayken
aramıştı, bekliyordu bizi. Hazır Yönetim Kurulu üyemiz buradayken Destek
Kitaplığının yerini çözmeliydik… İlçe Halk Kütüphanesi sorumlusuyla bir görüşme
yaptı Kaymakam Bey. Orada bir bölüm yapılabileceğini söyledi. Bunun için bir
protokol yapmalıydık. Bir de sunum dosyası istedi bizden. Kaymakam beyin
yanından bir sonraki etkinliğin afişini de bırakarak ayrıldık…
Bu çorbayı
nanelemeli de mi içmeli
Nanelememeli de mi
içmeli **
deyip bunu söylemenin de bu sıcakta çorba içmenin de zor
olacağına karar verip etkinlik öncesi yemeğimizi yedik.
Etkinlik salonu hazırlanmıştı Alim Bey bizi psiko-sosyal
destek merkezinizin sokağındaki çay ocağına davet etti. Burada soluklanırken
salon dolmuştu bile… Birbirimize “Merhaba” konuğumuza “Hoşgeldiniz” diyerek
sözü ona bıraktık.
Bu yazar çocukken kızdırmış bir gün öğretmenini, o da ona
bir ceza vermiş. Hem yazıp hem söylemesi için bir cümle… Yazmış yazmasında da
bir tülü söyleyememiş… Hem o gülmüş hem arkadaşları… O gün bugün bu yanıltmaca
tekerlemelerini toplamayı iş edinmiş kendine… Bir de oyun yaratmış
arkadaşlarıyla “Kim Söyleyebilir Kim söyleyemez” diye… Önce öğretmenin verdiği
yanıltmacayla başladık,sonra açılan sayfaların altını üstüne getirdik ,söyledik
söyleyemedik, güldük, katıldık, kıkırdadık, eğlendik… Hepsi iyiydi de acaba
okuduklarımızı yazıp yazdığımızı da okuyabiliyor muyduk?
Kağıt kalemler dağıtıldı, herkes kendine bir yer buldu, kimi
gizledi eliyle yazdığını yazılıdaymış ta aman kimse görmesin der gibi, kimi
dilinin ucunu havalandırdı dışarı çıkarıp, kimi yumuk yumuk ellerle sıkıca
kavradı kalemi belki yardımı olur diye… Yazamayanlar çizdi boyadı… “Kitabı
imzalar mı bize?” diye sordu biri, sıra oluştu birden yazmayı bitirenlerden.
İmzalatan yerine oturdu kendiliğinden çalıştı pıtır pıtır sessizce yazdığına… Sırayla okudular yazdıklarını. Merak etti
biri “Siz bu yazdıklarınızın hepsini okuyabiliyor musunuz peki?” … Neyse ki
okutmadılar hepsini yazaraJ)
Yazar olmakla ilgili sorular izledi, kimse gitmek istemiyordu… Sonunda “Gel
bize katıl bize” diyerek bitiş çemberimizi yaptık.
Ekerek mekerek
Kırk merdiven dikerek
Binbir kapıdan geçip yüzbir tekerleme söyleyerek,
Söyleyebildiğimizi birilerine öğretmek üzere vedalaştık çocuklarla…
Haftaya çılgın bir dondurma hikayesi bekliyordu bizi… Acaba dondurmacı da gelir
miydi?
Alim Beyin rehberliğinde İlçe Halk Kütüphanesini bulduk
Necati beyle tanıştık. İki yıl olmuş kütüphane buraya taşınalı. Eski kütüphane daha
merkezi bir yerdeymiş. Buraya gelince zor olmuş biraz. Çok fazla bilgisayardan şikâyetçiydi
ama okul zamanı da en çok bilgisayarlar kullanılıyormuş. Fikir alışverişinde
bulunduk ve hoşça kalın diyerek Akhisar’a doğru yola çıktık.
18.30 İstanbul
otobüsüne yer değiştirtme çabalarımız olumsuz sonuçlanınca biz de garaj
sohbetine koyulduk 20.30 otobüsünün gelmesini beklerken. Tanıdık bir yüzle
karşılaştık garajda Sevgili Necdet Neydim de İstanbul’a dönüyordu. Soma’da bir
ara uzaktan el sallamıştık birbirimize. Yoğunluktan görüşememiştik. İyi oldu
karşılaşmak. Süleyman Bulut’la aynı otobüsteymiş
meğerse. Keyifli, bilgilendirici,
paylaşımcı bir sohbetin ardından seslerimizi garajın seslerine karıştırıp
otobüslerimize bindik. Geride bir hoş seda bırakarak.
Ben yine dilimde bir tekerleme İzmir yolundayım.
Bu konuyu
ballandırıpta mı anlatmalı;
Dallandırıp
budaklandırıpta mı anlatmalı? **
Önümüzdeki hafta Sevgili Tülin Kozikoğlu ile Çılgın Dondurma
diyeceğiz …
Sevgi Koşaner
** 101 Yanıltmaca, Derleyen: Süleyman Bulut, Resimleyen:
Burcu Yılmaz,Tudem Yay.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder