Tülin Kozikoğlu'yla " Çılgın Dondurma" 28 Ağustos 2014/Soma
Her Soma yolculuğunda yeni bir şey öğreniyorum. İzmir’den
gidişlerde bazen çok beklerken bazen az bekliyordum, bazen de dakika farkıyla
kaçırmış oluyordum yakın saatlerde durakta olmama rağmen. Bazen otobüs boş
oluyor bazen dolu. Böyle durumlarda Akhisar aktarmalı gidiyordum. Manisa
otobüsleri sık gelmesine karşın Manisa’dan Akhisar veya Soma’ya direkt otobüs
olmadığını öğrenmiştim. İzmir’den kalkanları bekliyordunuz mecburen. Manisa ve
Akhisar için bu otobüslerde kontenjan ayrılıyormuş önceden, öyle durumlarda
duraktan başka yolcu almıyorlarmış. Önümüzdeki hafta İzmir’den gelecek
konuğumuzla yolculuk yapacağımız için telefonla önceden yer ayırtmayı denedim
bu kez. Yer var mı yok mu yetiştik yetişemedik kaygısını taşımadan tek araçla
Soma’ya ulaşmak daha az yorucu olacaktı. Öyle de oldu.
Bu kez bindiğim otobüs Akçay’a kadar gidiyormuş. Kontenjanlıydı
epey yolu yarısı boş şekilde gittik. Sabuncubeli’nin yemyeşil yorgan gibi uzanan
ormanları insanın ruhuna iyi geliyor sabahın bu saatlerde. Yol boyu zengin
ovada bölgesel ürünler dikkat çekiyor Saruhanlı “Üzüm Diyarı”. Bağlar bozulmuş
bu hafta. Bağlarda yer yer üzüm toplayanlar var, üzüm bağlarının yakınlarına
serilmeye başlamış toplanan üzümler. Geçen haftadan serilenler kahverengiye
dönmüş. Yeşil kahverengi ince uzun halı gibi uzanıyorlar yol boyu bembeyaz
yaygılar üzerinde. Traktörlerde kovala, seleler dolusu üzümler taşınıyor. Mısır
tarlalarında mısırlar toplanmış, saplar kurumuşlar, yeşilden sarı-kahveye
dönmüş renkleri. Akhisar civarında tütün kırımları bitmiş, tohuma bırakılmış
tarladakiler. Kırkağaç garajındaki telli kavak budanmış alt dallarından.
Bu haftanın konuğu Tülin Hanım, iletişim yayınlarından Dilek
hanımla,yayınevinin sağladığı bir araçla istanbul’dan yola çıktlar. Feribotla
Bandırma üzerinden geliyorlar. Onlar yoldayken ulaştım Soma’ya . Kaymakam beyin
geçen hafta istediği bu zaman kadar yapılanlarla ilgili sunum dosyasını vermek
üzere ziyaretine gittim. İlçe halk Kütüphanesine kuracağımız destek kitaplığı
yazısını da verdim. Kaymakam bey bunun için bir protokol yapacağımızı, gün
içinde hazırlatacağını etkinlik sonrası
uğrayıp alacağımı söyledi. Gün sonunda bizi kahkahalara boğacak bir dizi
olaya neden oldu bu protokolun hazırlanma süreci.
Konuklarımız geldiğinde salonumuz hazırlanmıştı. Prejeksiyonu kurmak istediğimizde elektrikte
bir sorun olduğunu fark ettik. Hiç sorun değildi yandaki esnaftan uzatma
kablosuyla geliverdi elektirikJ
Çocuklar toplaştığında merhaba çemberimizi yaptık ve Tülin
hanım projeksiyona yansıttığı Lili ve
çocuklarını tanıttı teker teker. O kadar çocuğu ve her çocuğun o kadar çok
öyküsü vardı ki,gönül isterdi ki hepsini dinleyelim ama birini seçmek gerekiyordu.
Çocuklar hangisini seçsek diye düşünürken ; O dondurma tutkunu Peli yok mu
bence biraz rüşvet verdi Yazar’a,üstelik tam da Soma’ya gelirken feribotta
karşısına çıkıp o kadar çok dondurmalı malzeme vermişti ki, hele o dondurma
şekerler işi bitirdi elbette Peli’nin öyküsü anlatılacaktı.:))
Oldukça keyifli, çocukların dikkatini bir an bile
kaybetmeden ardı ardına gelen aktivitelerle sürdü soluk soluğa sürdü etkinlik.
Kocaman bir dondurma ağacı bile yaptık “en çok sevdiğimiz şey”lerden. O kadar dondurma lafı geçti ki hepimizin canı
dondurma istedi. Olsa da yesek derken “Dondurmacııııııııııı” diye bağırmaya
başladık hep birlikte… Camlardan sokaklara, evlere,dükkanlara taştı sesimiz,
herkes duydu ama en çok Alim Bey duydu ve dondurmacıdan dondurmaları alıp
yollayıverdi. Çilekli, çikolatalı çeşit çeşit dondurmalar yoldayken “ Yazarlık
Sırlarını” paylaşmaya başladı Tülin hanım kiii dondurmalar geldiJ Bu yazarlık sırları
önemliyd elbette ama dondurma her şeyden önce gelirdi hepimizin içine Peli
kaçmıştı. Dondurmalar yenip sokak başı
çeşmesinden sular içildi, eller ıslak mendillere silindi ve hemen sırlara
geçildi. Kimmiş o şiir yazamam diyen bilemedim. Yazmayı bilen de yazdı bilmeyen
de yazdı hem de sırasına uygun bir biçimde okudu. Okuma yazma bilmeyen beş
yaşındaki Sarp’ın afişe bakarak yazdığı harflere bakarak, sırasına uygun bir
biçimde kendi cümlelerini de eklediği şiiri ağzımız açık dinledik. Son cümleyi
anımsayamayınca “Onu unuttum neydi” dedi. Gazlı cümle hatırlatılınca gerisini
tamamladı. Kaydetmeyi akıl edemedik o şaşkınlıkla. Annesi yazmış, verdi bir
sonraki hafta;
Ben bir arıyım
Yaramaz çocukları sokarım
Ben bir balım
Çok tatlıyım
Ben bir şapkayım
İnsaları güneşten korurum
Ben bir çikolatayım
Tatlıyım
Ben bir güneşim tutulamam
Havanın üstünde dururum.
Yoğun yorgun, kahkahalı bir bir gün olmuştu. Alim Bey sizi
Akhisar’a kadar götüreyim deyince psiko-sosyal destek merkezine gittik beraber.
Onu beklerken termik santralde çalışan iki işçiyle yaptığımız konuşma ise beni
duygusal olarak dağıttı. Bu bir başka yazının konusu.
Dilimde dondurma tadı, gönlümde bir sızı İzmir yollarına
düştüm bir sonraki hafta Arslan Sayman’la “Her Ağacın Bir Şarkısı” var demek
üzere…
Sevgi Koşaner-İzmir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder