Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

29 Ağustos 2014 Cuma

SOMA BULUŞMALARI- 7


Tülin Kozikoğlu'yla " Çılgın Dondurma" 28 Ağustos 2014/Soma

Her Soma yolculuğunda yeni bir şey öğreniyorum. İzmir’den gidişlerde bazen çok beklerken bazen az bekliyordum, bazen de dakika farkıyla kaçırmış oluyordum yakın saatlerde durakta olmama rağmen. Bazen otobüs boş oluyor bazen dolu. Böyle durumlarda Akhisar aktarmalı gidiyordum. Manisa otobüsleri sık gelmesine karşın Manisa’dan Akhisar veya Soma’ya direkt otobüs olmadığını öğrenmiştim. İzmir’den kalkanları bekliyordunuz mecburen. Manisa ve Akhisar için bu otobüslerde kontenjan ayrılıyormuş önceden, öyle durumlarda duraktan başka yolcu almıyorlarmış. Önümüzdeki hafta İzmir’den gelecek konuğumuzla yolculuk yapacağımız için telefonla önceden yer ayırtmayı denedim bu kez. Yer var mı yok mu yetiştik yetişemedik kaygısını taşımadan tek araçla Soma’ya ulaşmak daha az yorucu olacaktı. Öyle de oldu.

Bu kez bindiğim otobüs Akçay’a kadar gidiyormuş. Kontenjanlıydı epey yolu yarısı boş şekilde gittik. Sabuncubeli’nin yemyeşil yorgan gibi uzanan ormanları insanın ruhuna iyi geliyor sabahın bu saatlerde. Yol boyu zengin ovada bölgesel ürünler dikkat çekiyor Saruhanlı “Üzüm Diyarı”. Bağlar bozulmuş bu hafta. Bağlarda yer yer üzüm toplayanlar var, üzüm bağlarının yakınlarına serilmeye başlamış toplanan üzümler. Geçen haftadan serilenler kahverengiye dönmüş. Yeşil kahverengi ince uzun halı gibi uzanıyorlar yol boyu bembeyaz yaygılar üzerinde. Traktörlerde kovala, seleler dolusu üzümler taşınıyor. Mısır tarlalarında mısırlar toplanmış, saplar kurumuşlar, yeşilden sarı-kahveye dönmüş renkleri. Akhisar civarında tütün kırımları bitmiş, tohuma bırakılmış tarladakiler. Kırkağaç garajındaki telli kavak budanmış alt dallarından.
Bu haftanın konuğu Tülin Hanım, iletişim yayınlarından Dilek hanımla,yayınevinin sağladığı bir araçla istanbul’dan yola çıktlar. Feribotla Bandırma üzerinden geliyorlar. Onlar yoldayken ulaştım Soma’ya . Kaymakam beyin geçen hafta istediği bu zaman kadar yapılanlarla ilgili sunum dosyasını vermek üzere ziyaretine gittim. İlçe halk Kütüphanesine kuracağımız destek kitaplığı yazısını da verdim. Kaymakam bey bunun için bir protokol yapacağımızı, gün içinde hazırlatacağını etkinlik sonrası  uğrayıp alacağımı söyledi. Gün sonunda bizi kahkahalara boğacak bir dizi olaya neden oldu bu protokolun hazırlanma süreci.
Konuklarımız geldiğinde salonumuz hazırlanmıştı.  Prejeksiyonu kurmak istediğimizde elektrikte bir sorun olduğunu fark ettik. Hiç sorun değildi yandaki esnaftan uzatma kablosuyla geliverdi elektirikJ
Çocuklar toplaştığında merhaba çemberimizi yaptık ve Tülin hanım projeksiyona yansıttığı  Lili ve çocuklarını tanıttı teker teker. O kadar çocuğu ve her çocuğun o kadar çok öyküsü vardı ki,gönül isterdi ki hepsini dinleyelim ama birini seçmek gerekiyordu. Çocuklar hangisini seçsek diye düşünürken ; O dondurma tutkunu Peli yok mu bence biraz rüşvet verdi Yazar’a,üstelik tam da Soma’ya gelirken feribotta karşısına çıkıp o kadar çok dondurmalı malzeme vermişti ki, hele o dondurma şekerler işi bitirdi elbette Peli’nin öyküsü anlatılacaktı.:))
Oldukça keyifli, çocukların dikkatini bir an bile kaybetmeden ardı ardına gelen aktivitelerle sürdü soluk soluğa sürdü etkinlik. Kocaman bir dondurma ağacı bile yaptık “en çok sevdiğimiz şey”lerden.  O kadar dondurma lafı geçti ki hepimizin canı dondurma istedi. Olsa da yesek derken “Dondurmacııııııııııı” diye bağırmaya başladık hep birlikte… Camlardan sokaklara, evlere,dükkanlara taştı sesimiz, herkes duydu ama en çok Alim Bey duydu ve dondurmacıdan dondurmaları alıp yollayıverdi. Çilekli, çikolatalı çeşit çeşit dondurmalar yoldayken “ Yazarlık Sırlarını” paylaşmaya başladı Tülin hanım kiii dondurmalar geldiJ Bu yazarlık sırları önemliyd elbette ama dondurma her şeyden önce gelirdi hepimizin içine Peli kaçmıştı.  Dondurmalar yenip sokak başı çeşmesinden sular içildi, eller ıslak mendillere silindi ve hemen sırlara geçildi. Kimmiş o şiir yazamam diyen bilemedim. Yazmayı bilen de yazdı bilmeyen de yazdı hem de sırasına uygun bir biçimde okudu. Okuma yazma bilmeyen beş yaşındaki Sarp’ın afişe bakarak yazdığı harflere bakarak, sırasına uygun bir biçimde kendi cümlelerini de eklediği şiiri ağzımız açık dinledik. Son cümleyi anımsayamayınca “Onu unuttum neydi” dedi. Gazlı cümle hatırlatılınca gerisini tamamladı. Kaydetmeyi akıl edemedik o şaşkınlıkla. Annesi yazmış, verdi bir sonraki hafta;

Ben bir arıyım
Yaramaz çocukları sokarım
Ben bir balım
Çok tatlıyım
Ben bir şapkayım
İnsaları güneşten korurum
Ben bir çikolatayım
Tatlıyım
Ben bir güneşim tutulamam
Havanın üstünde dururum.

 Üç saate yakın süren etkinlikten kimse ayrılmak istemedi ama konuklarımızın yolu uzundu. El sallayıp onları yolcu ettik. Kaymakam beyi aradım protokol hazırsa uğramak için. Hazır dedi. O sırada Alim bey yanımda biriyle telefonla görüşüyordu bana “Sevgi hanım kaymakam beye bir dosya vermişsiniz, yanınızda digital ortamda var mı ?“ diye sorunca yanımdaydı birlikte gittik Kaymakamlığa. Protokolun yazıldığı odaya girdiğimiz manzara şöyleydi. Bir sonraki haftanın etkinliğin Kaymakam Beye  verdiğim afişi bir memurun elindeydi, masada oturan memurun elinde de sunum dosyası. Masada oturan köprünün nereye yapılacağını soruyor, afişi tutan da bir yandan afişteki adresi okuyor diğer yandan da “Ya öyle köprü değil” diyordu. Anlamak için zaman gerekti elbetteJ)  hazırlanan protokolde bizim Soma’ya bir köprü yaptıracağımız yazılmıştı ama adres ilçenin ortası olduğundan bir türlü nasıl yapılacağı anlaşılamamıştı.  Neyse ki zamanında gelmiştik. Alim beyle bilgisayar başına geçtik proje özetini protokole çevirdik. Kaymakam beye götürdüğümüzde çıkmış olduğunu öğrendik. Alim imzaladı protokolü ve İstanbul’a Başkana yollamak üzere ben aldım.

Yoğun yorgun, kahkahalı bir bir gün olmuştu. Alim Bey sizi Akhisar’a kadar götüreyim deyince psiko-sosyal destek merkezine gittik beraber. Onu beklerken termik santralde çalışan iki işçiyle yaptığımız konuşma ise beni duygusal olarak dağıttı. Bu bir başka yazının konusu. 

Dilimde dondurma tadı, gönlümde bir sızı İzmir yollarına düştüm bir sonraki hafta Arslan Sayman’la “Her Ağacın Bir Şarkısı” var demek üzere…

Sevgi Koşaner-İzmir


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder